27 Nisan 2010 Salı

New York English 101


New York daha önce duymadığım ve görmediğim çok farklı şeyle tanışmamı sağladı. Farklı kültürlerden insanlar-farklı tarzlardan insanlar, daha önce hiç yemediğim yemekler, hiç giyileceğini düşünmediğim kıyafetler.... New York, aynı zamanda daha önce hiç duymadığım New York kültürüne uygun uydurulmuş İngilizce kelimeleri de kelime dağarcığıma ekledi. Bunlardan en çok komiğime giden ve gerçekten günlük hayatımda yaşadığım komik olaylarda sürekli kullanabileceğim bir kelime "Elevator-friendly".

New York'ta insanları ikiye ayırabilirsiniz, elevator-friendly olanlar ve olmayanlar. Genelde NY'da yüksek apartmanlarda, iş yerlerinde, otellerde 12-15 hatta bazen daha da fazla kişinin binebileceği büyük asansörler yer alıyor. Ve bu asansörleri beklemek çoğu zaman çooook uzun zaman alıyor. Ve maalesef asansöre binen insanlar bindikleri zaman 1 dakika daha fazla başka birisi için beklemek istemiyor. Bunun için dünyanın en komik ve yüzsüz görüntüleri ortaya çıksada:

1-kapının önünde durup yüzünü başka tarafa çevirmek,
2-dergi/gazete okumak,
3-telefonuna bakmak,
4-öne eğilmek,
5-mektuplarını açmak,
6-köpegini sevmek (ki her 10 kişiden 6sının köpeği vardır herhalde)

gibi çeşitli hile ve kandırmacalarla sizin asansöre doğru koştuğunuzu, el salladığınızı hatta bazen bağırdığınızı duymamazlıktan geliyorlar. İşte bu çeşit insanlara elevator-friendly olmayanlar deniyor.

Herkesin kendi dünyasında yaşadığı, kimsenin kimseyi takmadığı ve çok da umursamadığı NY'da, anlayacağınız üzere asansörü birisi için bekletmek çok önemli ve ender bulunan bir insan özelliği. Bu gibi insanlara da elevator-friendly deniyor :)

Bense henüz ne tarafta olduğuma karar vermiş değilim :) Bazen eğer geç kalmışsam ya da asansörü çok beklemişsem ya da "gerçekten" bir yere yetişmem gerekiyorsa, asansörde köşeye saklanıp "nasılsa -eğer varsa- gelen birini ben bu köşeden görmüyorum, o da beni görmüyor, bu çok da kötülük olmuyor" diyerek telefonumla ilgileniyor :), bazen de "bu ne saçma birşey tabiki bize "büyüklerimiz" böyle öğretmedi" diyerek güler yüzle, asansöre koşanlar için asansör kapısını tutuyorum. Asansörün onlar için beklediğini gören insanların surat ifadesi, priceless :)



26 Nisan 2010 Pazartesi

Geçtiğimiz hafta NY


Bu haftaya başlarken geçtiğimiz hafta NY'da neler olmuş, neler konuşulmuş, neler izlenmiş, neler populermiş bir göz atalım :) NY'dan geri kalmayalım:

- 22 Nisan "Earth Day" olarak kutlandı. Her yerde hayatımızı "Green"i nasıl sokabileceğimiz ile ilgili aktiviteler ve promosyonlar yapıldı. My Earth Day Resolution: Çevreme karşı daha da duyarlı olacağıma ve daha çok recycle yapacağıma karar vererek, bir sonraki Earth Day'e kadar yeşilliğime yeşillik katmaya karar verdim.

- Merakla beklenen Jennifer Lopez'in yeni filmi "Back Up Plan" sinemalarda gösterilmeye başlandı. Ama beklediği ilgiyi göremeyip birinciliği son 5 haftadır bir numara olan "How to Train Your Dragon"a kaptırdı. Bir kez daha görüldüki Amerika'da çizgi film yaparsan her zaman haftalarca bir numarada kalırsın. Bakınız Shrek, The Incredibles, Up, Wall E vs.... 3 Numarada Steve Carell ve Tina Fey'in komedi film olan "Date Night" 2. haftasında da ilgi görmeye devam etti.


- Maalesef 24 Nisan'i Ermeni Soykırımı olarak tanıyan yayınlarda bununla ilgili haberler ve belgeseller yayınladı :(

- Gene en çok seyredilen yarışmalar "American Idol" ve "Dancing with the Stars" oldu. Hiç bir zaman eskimeyecek herhalde bu yarışmalara olan ilgi. TV'de bu yarışmaların yarışmacılarıyla yapılan röportajlar ve eleme tahminleri gündemi işgal etti.

- TV'de Universal Studio's Orlando'da yeni açılan Harry Potter ride'nin reklamları dönmeye başladı. Bu da en çok sevdiğim yerlerden biri olan Universal Studio's ve Disneyland'e gitme isteğimi kabartti.

- 12 gün sürecek ve 500'e yakın filmin gösterileceği Tribeca Film Festival'i başladı.


- Saks Fifth Avenue'da 4 gün boyunca süren %20 friends&family indirimi kalp çarpıntısına neden oldu.

- Hava hafta boyunca mevsim normallerindeyken haftasonu yağan yağmur üzüntü yarattı :(

- David Letterman'a konuk olarak katılan 3 çocuk annesi! Demi Moore gene ağızları açık bıraktı.



- Türkiye'de çok ilgi görmeyen "Country Music Awards" töreni yapıldı.

- Piyango talihlisi 258 milyon dolar kazanarak, bizim yılbaşı piyangosunun yeteri kadar da fazla olmadığını akıllara soktu.

- En çok sevilen dizilerden biri olan "Glee"de bu hafta yer alan Madonna şarkıları, diziyi haftanın en çok konuşulan dizisi haline getirdi. Madonna'nın bile seyrettiği bölüm, Madonna tarafından da "brilliant" olarak onay aldı.


Şimdilik NY'dan bu kadar, bakalım yeni hafta hepimize neler getirecek.(Tabiki rejimler başlıycak, erken yatılacak uykular alınacak, spor yapılmak istenecek, haftasonu planları başlayacak ve bir bakıcaz, tekrar pazartesi gelmiş.)

Herkese süperrrr bir hafta diliyorum.

23 Nisan 2010 Cuma

Plastiğin Dayanılmaz Hafifliği

Benim kadar "yaşlı" olanlar hatırlar, biz küçükken deniz kenarında Timberland ve Sebago'larımızı giyerdik. Sebago'larımız renk renkti, Timberland'lerin bağcıklarının ucunu düğümlemek çok önemli bir trend takibiydi. Gel zaman git zaman, deniz kenarı "ayakkabılarından" kurtulup hiç bir zaman giymeyeceğimizi düşündüğümüz parmak arası (flip flop) terliklere geçiş yaptık. Renk renk, topuklu, plastik bantlı, bez bantlı, deri, taşlı, allı, pullu çeşit çeşit parmak arası terliklerimiz oldu.

Bu sene ayakkabı reyonlarında gördüğüm bir trend varki, (yavaş yavaş geçen senelerde başlamıştı) parmak arası terliğin pabucunu dama attırabilir: Plastik Ayakkabılar. Farklı renk ve tarzdaki plastik ayakkabılar, birçok markanın yaz modellerinde yeralıyor. Sizin için bir çoğunu da denedim (Evet bu fedakarlığı yaptım).

Sonuç : Bazı markaların ayakkabıları çok rahatken, (gerçekten ayağınızda var mı yok mu hissetmiyorsunuz) bazılarının plastiği biraz sert (uzun süre giyerseniz ayağınızı acıtabilir). Ama eminim rahat edeceğiniz, sıcak yaz günlerinde deridense ayağınızı terletmeyecek ister deniz kenarında ister şehirde giyebileceğiniz, mayonuza, pareonuza hatta elbisenize uygun renkte bir plastik ayakkabı mutlaka bulabilirsinz.














(Markalar sırasıyla Givenchy, Gucci, Diane Von Furstenberg, Vivienne Westwood, Tory Burch, Juicy Couture, BCBG, Stuart Weitzman, Kate Spade, Melissa, Marc by Marc Jacobs)

22 Nisan 2010 Perşembe

Çocuktan Al Haberi


Eminim herkesin sevdiği, birbirine yakıştırdığı ünlü çiftler vardır. Demi Moore&Aston Kutcher, Heidi Klum&Seal, Justin Timberlake&Jessica Biel, Jennifer Garner&Ben Affleck, Jay-Z&Beyonce, Ryan Reynolds&Scarlett Johansson ve Will Smith&Jada Pinkett benim ilk aklıma gelen favori Hollywood çiftlerim arasında yer alıyor. Güzeller çirkinler, yakışıyorlar yakışmıyorlar, sinirler değiller tartışılır, herkesin fikri kendine tabiki ama ben bu çiftleri seviyorum.

Sevmediğim bir çift varki, 2005 yılından beri maalesef ne zaman ayrılacaklar diye beni ve benim gibi düşünen milyonlarca insanı bekletmeyi başarıyor. Evet tabiki Brad Pitt & Angelina Jolie'den bahsediyorum. Lütfen sevenler alınmasın ama ben bu çifti sevmiyorum, sevemiyorum. Tamam Brad Pitt, Gwyneth Paltrow'dan ilk ayrıldığında Jennifer Aniston'u da sevmemiştim. Hatta Gwyneth Paltrow'un Oscar'ını aldığı gece Brad Pitt'in ona çiçek göndermesi beni ayrı bir hüzünlendirmişti ama sonradan "Friends" sevgisine yenik düşen kalbimi "America's Sweetheart" Jennifer Aniston fethetmişti. Tamam Angelina Jolie çok güzel, çok seksi, çok iyi bir oyuncu, barış elçisi, yardımsever vs vs.... Tamam çok şeker çocukları var, hepsini ayrı ayrı ısırmak istiyorum (Özellikle Shiloh) Tamam kabul yakışıyor da olabilirler ama ne yapiyim sevmiyorum işte :) Belki Jennifer Aniston'un kalbinin çok kırılması ve bunu yıllarca herkesle paylaşmak zorunda kalması, beni de "Team Aniston" taraftarı olmaya itti, belki de hiçbir sebebi yok.

Şimdi ne alaka bundan bahsediyorum diyeceksiniz, anlatayım:
Bugün mutlu mesut dolaşırken, yeni çıkan OK dergisinin kapağı beni kısa çaplı bir şoka sokmayı başardı.Ha ayrıldılar, ha bunalımdalar, ha kavga ediyorlar, ha Angelina Jolie bir psikopat, ha Brad Pitt'in ailesi onu sevmiyor, ha Brad Pitt ve Jennifer Aniston öpüşürken görüldü, ha Angelina Jolie, Brad Pitt'i dövüyor, ha Jennifer Aniston hala O'nu bekliyor derken, şimdi bu evlilik de nereden çıktı?
Derginin kapağında yer alan haberin içeriğinde çocukların onların evlenmesini çok istediği bu yüzden yakın zamanda evlenebilecekleri yer alıyor. Sanki çok anlıyor çocuklar evliler mi değiller mi, şimdi bu çocuklar nerden çıktı ?

Benim gibi Brangelina çiftini yakından takip edip ayrılmasını bekleyen dostlarıma (biliyorum ordasınız ve şu an gülümsüyorsunuz) bu haberi vermeyi bir borç biliyor, fala inanma falsız kalma misali, bu Amerikan magazin dergilerine inanma ama onlarsız kalmayalım diyorum. Hiç belli olmaz haftaya bakarsınız Jennifer Aniston, Brad Pitt'in bebeğini doğuracak haberiyle beni ve sizi şoka sokabilirler :)


Resimlerde kalan mutluluk ....

21 Nisan 2010 Çarşamba

Bu Bahar Hepimiz Çizgiliyiz



Bu baharın herhalde en çok kullanılan desenlerinden biri "Çizgili". Özellikle lacivert-beyaz çizgili kıyafetleri nerdeyse bütün markalar bahar tasarımlarında kullanmış. Bunun yanında rengarenk çizgililer, pullu çizgililer, enine-boyuna çizgililer de yok değil tabi. Çizgili etekler, çizgili T-shirtler, çizgili elbiseler, çizgili tulumlar, çizgili, çizgi, çiz ....(Bu örnekleri kolaylıkla daha da uzatabilirim, o yüzden kısa kesiyorum)
Nereye baksam orada bir çizgili var. Bu sene bahar, herkesin giydiği ve giyeceği çizgililerle geçecek anlaşılan. Benim favori çizgilim yukaridaki Haute Hippie marka işli çizgili mini etek. Sizde çok geçmeden kendinize bir favori çizgili edinip giymeye başlayın bence. Rengi, tarzı, modeli, markası önemli değil, yeterki çizgili olsun :)













(Markalar sırasıyla BCBG, Nanette Lepore, Marc Jacobs, Alice&Olivia, Literature, See By Chloe, Rebecca Taylor, Joie, Theory ve BCBG)

20 Nisan 2010 Salı

Üzgünüm Snapple seni Vitamin Water'la aldatıyorum


En cok sevdigim icecek Diet Snapple Peach'tı. Bize misafir gelen herkese sanki kendim yapmısım gibi mutlaka denetir, onların begenmesiyle, veli toplantısında cocugunun durumunun super oldugunu ogrenen bir anne edasıyla Diet Snapple Peach'ımle gururlanırdım.
Gectigimiz yaz gazlı ve diet (icinde aspartam olan) icecekleri icmeyi biraktim. Gercekten sigara icmeyi birakmak kadar zor birseydi. Kahve ve cay da icmeyi sevmedigimden, bana su ve sodadan baska icecek pekte bir opsiyon kalmadı ortada. Hayatın bu kadar da zevksiz gecmemesi icin, icecek yeni birsey kesfetmek zorundaydım. İste o an Vitamin Water imdadıma yetisti. Vitamin Water, farklı aromaları olan bir su markası :) Vitamin Water 10 ve Vitamin Water Zero'da kalorisi azaltılmıs olanları. İcinde aspartam yerine kalorisini azaltmak icin stevia bitkisinden yapılmıs tamamen dogal olan yeni bir tatlandırıcı markası olan "Truvia" kullanılmıs. 12 farklı aromanın icinde en sevdiklerim, limonlu, seftalili ve yesil caylı olanları, ama her zaman en cok satilan ve herkesin en cok tercih ettigi acai-blueberry-nar aromalı olani. Agız tadim Amerikalılarla pek uyusmuyor herhalde :)
Cok üzgünüm Diet Snapple Peach'ım ama artık baskasını seviyorum. Ama aspartam kaygısı olmayanlara hala siddetle tavsiye ediyorum, pisman olmayacaksınız.

Merak edenler icin baska bir zaman size Truvia hakkında da yazacagım.

19 Nisan 2010 Pazartesi

This Just In



Artık her an herseyi bilgisayar basında yapar olduk. Bundan asla sikayetci degilim hatta cok memnunum. Online alısverisler, otel/restoran rezarvasyonları, mailler, internetten kitap download etmek ve bunun gibi daha bircok seyi artık bilgisayar karsında yapıyoruz. Bugun bir dergiye bakarken gordugum "dergi" reklamı beni cok etkiledi. Dergilerin sanal ortamdan takip edilmesinin yanında, basılı dergilerin de alınması gerektigini hatırlatan bu reklamı "This Just In" kosemde sizinle paylasmak istedim :)
En cok begendigim kısmı da son cumlesi oldu : Which is why people aren't giving up swimming, just because they also enjoy surfing.

Gercek Evkadınları

Reality TV'ye bayılıyorum. Tamam belki orada herkesin seyrettigi Ask-ı Memnu ya da Ezel'im burada yok ama benimde televizyonda hemen hemen hergun takip ettigim bir reality showum var. İclerinde en sevdigim ve en seyretmeye doyamadıgım show "Real Housewives of ..." Bunun hemen hemen tamamının siyah kadınlardan olan Atlanta'sı var, hemen hemen tamamının sarısın ve fit (I mean reallyy "fit") kadınlardan olan Orange County'si var, mafya mı degil mi belli olmayan bir grup olan New Jersey'si ve tabiki benim favorim olan New York'u var. Aynen magazin dergilerini ve magazin eklerini okuduklarını itiraf etmeyi sevmeyen ama gene de okumadan duramayan Turkler gibi, burada da herkes her persembe bu reality showlarını seyrediyor. İs toplantılarında (komik ama 50 yas grubu evli ve cocuklu avukat erkeklere bile sahit oldum), aksam yemeklerinde, sokakta, takside, hatta late night talk showlarında bile bu kadınlardan bahsediliyor. Hollywood unlulerinin bile her showdan favori bir "evkadını" var. Sanırım Turkiye'de FoxTv'de de "Real Housewives of ..." gosteriliyor. Ama maalesef hem hepsi yok hem de birkac sezon geriden geliyor.




16 Nisan 2010 Cuma

Party don't start until I walk in ...


Yuppiiii :) Hellooo from NY

Artık ben de yazi-yorummmm. Oncelikle bana ilk kez blog yazmami soyleyip, bu olayı kafama sokan cok sevgili arkadasım İpo'ya, sonra kendi blogunu ornek gostererek hadi sende yap cok farklı seyler yazarsın ordayken, bizde seni zevkle takip ederiz diyerek beni motive eden sevgili arkadasim Zeynep'e, ve son olarak beni en cok tesvik eden, benle isim bulmaya calisan ve hevesle benim kararsizlıgımdan dahi bıkmadan beni surekli gaza getiren benim icin bir online mogulu olan Bahooo'ya :) tesekkur ederim. Umarım yuzunuzu kara cıkartmam :P
Yazdıgım bazı seyler size yeni gelmeyebilir ama bare with me pleaseee, daha yeniyim :) Afterall "I am not young enough to know everything." (James M. Barrie)
Cok yakinda birbirinde farklı konularımla karsınızdayım, beni takip edin :)

Pus Pus
S