16 Eylül 2010 Perşembe

Merakla Beklediğim Filmler

Havalar soğukken en çok sevdiğim şeylerden biri sinemaya gitmek. Arka arkaya 3 filme bile gitmişliğim olacak kadar çok. Daha tam sonbahar geldi sayılmaz ama yavaş yavaş soğuk havanın geldiğini dışarı çıktığım hergün üzerime biraz daha kalın birşey mi alsaydım acaba düşüncesiyle daha da iyi anlıyorum. Soğuk ve yağmurlu sonbahar günlerinde en merakla gitmeyi planladığım filmler:


Ben Affleck, Mad Men'in meşhur Jon Hamm'ı, Hurt Locker'ın Jeremy Renner'ı ve herkesin favorisi Gossip Girl'in Blake Lively'sinin başrollerini paylaştığı "The Town", banka soygunu yapan 4 hırsızın heyecanlı hikayesi.


Michael Douglas'ın yıllar önce Charlie Sheen'le beraber oynadığı "Wall Street"in devamı olan film de Douglas'a Shia LaBeouf eşlik ediyor. Gene aynı heyecan gene aynı hırs ve entrikayla dolu olan filmi seyrederken muhteşem şehir görüntüleriyle New York'a tekrar aşık olacağız herhalde.

Hepimizin hergün kullandığı "Facebook"un hikayesi olan filmde "Facebook"u kuran Mark Zuckerberg'i Jesse Eisenberg oynuyor. Filmdeki bir diğer süpriz de Justin Timberlake.

En merakla beklediğim filmlerden biri olan "Stone"da Edward Norton, Robert DeNiro ve Milla Jovovich başrolu paylaşıyor. Hapisten çıkmak için karısının, dosyasının tahliyesine karar verecek olan memuru baştan çıkarmasını isteyen bir mahkümunun hikayesi, sonradan beklenmedik bir sona gelecek.

Lisedeyken birbirinden nefret eden iki kızdan birinin yıllar sonra diğerinin erkek kardeşiyle evlenmesini konu alan komedi filmi "You Again" erkeklerin çok hoşuna gidecek bir film olmasa da eminim kızları kendine çekecek.



Ben her ne kadar sevmesem de bu aralar sürekli reklamları yapılan üç korku filmini de buraya eklemeden edemedim. Renee Zellweger'in baş rolünde olduğu "Case 39" adlı filmle ilgili ilginç bir detay da filmin 2006 yılında çekilip 2008 yılında vizyona girecek olarak planlanıp, ancak bu sene vizyona girecek olması. Korku filmi severler bu filmleri takip etsin.

Son olarak da çok mükemmel bir film olacağını düşünmesem de bunca ünlü aktorün hatrına seyretmem gerektiğini düşündüğüm film "Red".Film de Bruce Willis, Morgan Freeman, John Malkovich ve Helen Mirren başrolde yer alıyor. Bunu okuduktan sonra eminim siz de benim gibi düşünüyorsunuz.

Ekim sonuna kadar beklediğim filmler bunlar. Şimdilik bu filmleri takibinize alın. Daha ilerki aylarda beklediğim filmleri size daha sonra yazacağım. Elinizden patlamış mısırınız, yanınızdan birlikte film seyretmekten hoşlandığınız sevdiklerinizi ayırmayın, iyi seyirler...

15 Eylül 2010 Çarşamba

Bu Aralar Buralarda.....

- Yeni çıkan Blackberry Torch - Blackberry kullanıcıların heyecanla beklediği, haftalardır reklamı yapılan Blackberry Torch sonunda çıktı.Çıkar çıkmaz da herkesin telefonlarını upgrade etmesine sebep oldu. Iphone 4'un aylardır her yerde olduğunu söylememe bile gerek yok, hala Apple mağazalarında bitmek bilmeyen kuyrukları mevcut.


- TV'de H&M reklamları - H&M korkunç yoğun şekilde reklam kampanyasına başladı. TV'de her reklam kuşağında bir tane H&M mankenin yer aldığı, ortalama 25 dolarlık ürünleri süper gösteren reklamlar gözümüze gözümüze sokulmakta. Allah'ım nasıl olurda elleyince bu kadar çirkin olan kumaşları bu reklamlardaki mankenler bu kadar güzel taşıyor, hayat bu kadar mı adaletsiz. "TV'de gördüm şahane, mağaza gittim amanın bu ne" şeklinde bir durum söz konusu

- Chanel Ojeler - Yazın başından beri herkesin elinde gördüğüm "Particuliere" renkli Chanel oje ve bu aralar her yerde rastladığım "Paradoxal" rengine yetişmeye çalışırken, hemen geçtiğimiz hafta sonbahar için yeni "Khaki" koleksiyonunu çıkardı Chanel. Hadi bakalım buna da yetişmeye çalışırken kış için sıra da ne çıkacak, kolay gelsin.


- Yeni sezon dizileri - Çok yakın zamanda başlayacak olan yeni TV sezonunda yer alacak bir sürü dizinin reklamı her gün kanalarda yer alıyor. Hepsinin birbirinden ilginç göründüğü reklamlardan hangi birini seyredeceğimi şaşırmış bulunuyor, yeni bir Lost, bir Heroes, bir Grey's Anatomy çıkarda dünyaca meşhur olur bende yanlış diziyle başlayıp kaçırırım diye endişelenmeden duramıyorum.

- Reed Krakoff Boxer II çanta - Bu çanta bu ay nerdeyse bütün dergilerde yer aldı, ve tabi ki yavaş yavaş herkes de bunu almaya başladı. Bu kış bu çantalardan herhalde daha çok göreceğim.


- The Girl With the Dragon Tattoo - Hala bitmedi hala bitmedi, bu kitabın popularitesi hala bitmedi. Aylardır en çok okunan kitaplar listesinde 1 numaralarda dolaşan kitabı okumayan nerdeyse okuma-yazma bilmiyor kabul ediliyor.

- Trader Joe's - Manhattan'da daha önce bir tane olan Trader Joe's marketi şimdi mantar gibi her yerde biter oldu. Konuştuğum herkes evinin yakına açılacak olan yeni bir Trader Joe's marketinin heyecanı içinde.


- J Brand "Houlihan" Skinny Cargo Pantolonlar - Yazın başında okuduğum bir haberde J Brand'ın en çok sattığı, Bloomingdale's gibi büyük department storeların binlerce ısmarladığı bu pantolon, havaların hafif soğumasıyla beraber gene herkesin üstünde. Yeşil, kahve ve açık mavi renkteki pantolonlar hem çok rahat hem de topuklularla spor şık bir hava veriyor, tabi çok büyük ihitmal başkalarıyla pişti olmayı göze alırsanız.


- New York Fashion Week - Artık önüm arkam sağım solum fashion, trend, hip, chic, party kelimeleriyle doldu. Bu haftanın bittiğine ne kadar çok seviniyorum, kelimeler yetersiz. Bu kadar "fashion"da artık "fashion" olmaktan çıkıyor bir bakıma.

9 Eylül 2010 Perşembe

Herkese İyi Bayramlar


Büyüklerimin ellerinden küçüklerimin gözlerinden, akranlarımın yanaklarından öpüyor, sevdiklerinizle hep beraber sağlık, mutluluk, neşe, huzur ve dostluk dolu, bol şekerli, çikolatalı ve tatlılı, kilo kaygısı olanlara bitter ve sütlü tatlılı bir bayram diliyorum :P

Internette bulduğum komik ama bir o kadar da benim için anlamlı bir bayram mesajıyla satırlarıma son verirken, hepinizin Şeker/Ramazan bayramını tekrar kutluyorum.

"Benim ömrümde ırmaklar vardır sularında hayallerimi yüzdürdüğüm, benim ömrümde sevdiklerim vardır bayramlar ayrı geçince üzüldüğüm"



PS: Resimdeki çikolatalar Godiva olup, üstteki resim favorim ve bu bayram hayır demeden rejim öncesi son kez yiyeceğim çikolata kaplı Cashewlardır. Tavsiye ederim :)

6 Eylül 2010 Pazartesi

Sokağımızın Köşesindeki Italya


Evimizin yan sokağında aylardır süren bir mağaza inşaatı, üstünde yazan tek şey ise "Italy is Eataly". Nerdeyse her gün önünden geçiyordum, her gün merak ediyordum. Koskocaman, bir sokak genişliğinde, bir bloğun nerdeyse yarısını kaplıyor. Yeni bir Italyan restoranı mı yoksa nedir derken meraklarımın cevabını bir kaç hafta önce aldım. İçeride İtalyan ürünlerinin satılacağı 6 tane küçük restoranın olacağı bir büyük kocaman Italyan marketi açılıyor haberleri her yerde yayınlanmaya başladı. Evimizin yan sokağına açılacağına mı sevineyim, yepyeni Italyan yemekleriyle tanışacağıma mı heyecanlanayım, peynirler, doğru düzgün zeytinyağlar, makarnalar, gelatolar gözlerimin önünde üşüşürken, o gün geldi çattı. Bu hafta Salı günü aylardır hepimizin beklediği Eataly marketimiz açıldı, vatanına milletine hayırlı olsun, buraya da bol vergi getirsin :)

Merakla içerisini kenardan köşeden haftalardır görmeye çalışan bir meraklı turşucu olan ben de tabi ki hemen ilk gününden koşa koşa Eataly'ye gittim. Amanın o da nesi, sanki İtalya'dayım. İçeri de yok yok, bir tek girişte vize sorulmuyor, içeride Amerikalı kadar da İtalyan nerede olduğunuzu unutturuyor. İtalyan tatlılarının olduğu pastanesi, gelato köşesi, esspresso cafesi, İtalya'nın farklı bölgelerinden gelen birbirinden çeşitli peynir reyonları, (benim en favorim) ev yapımı makarnaların hemen orada yapılıp satıldığı bir bölüm, deniz mahsulleri, et, pizza vs.. mini restoranları, ünlü İtalyan ev eşyaları markalarının bulunduğu bir bölüm, meyva ve sebze pazarı, Unicredit banka atmsi (çok komik o bile unutulmamış), hatta ve hatta İtalya'ya gitmek isteyenlere hemen orada hizmet veren turizm firma standlarıyla dolu dopdolu bir küçük İtalyan pazarı Eataly. En çok hoşuma giden şeylerden biriyse her ürün reyonunun üstünde ürünlerin İtalya'nın hangi bölgesinden geldiğiyle ilgili bilgilerin bulunduğu panolar.

İçerisi, ilk haftası olduğundan mıdır, yoksa Italyan yemeği yemezsem çıldırıyorum durumundan mıdır akıbetinin önümüzdeki haftalarda belli olacağı akıl almaz bir deli kalabalıkla doluydu. Bunun üzerine ben de hemen az da olsa ilk alışverişlerimi elim boş çıkmamak için yapıp, bir sonraki gelişime kadar "Ciao" diyerek Eataly'den ayrıldım. Evimize gelen misafir turist turlarıma kesin ekleyeceğim, keyifli, şirin ve dopdolu bir İtalyan olan Eataly'i yolu New York'a düşen Italyan yemeği meraklılarına şiddetle tavsiye ediyorum.






3 Eylül 2010 Cuma

Bekledim, İzledim, Göremedim


Orada neler oluyor bilmiyorum ama burada FIBA'ya karşı ilgi gene sıfır. Gene diyorum çünkü aynı sıfır ilgi yazın başında gerçekleşen dünya kupasında da vardı. Sürekli takip ediyorum, bakıyorum, arıyorum ama beklediğim hani bizim haber bültenlerinde yer alan "Evet, FIBA görkemli bir açılış töreniyle şu şu tarihte açıldı, .... izleyenleri büyüledi. Türkiye'nin yaptığı mükemmel ev sahipliği ...... 3'te 3 yapan takımlar arasında ....." ile devam eden haberler duymak istiyorum ama kulaklarım hasretler içinde US Open, Baseball, Football vs dinlemek zorunda kalıyor. Açılış törenini kesin canlı verirler demiştim, vermedikleri zaman ya da NBA'ın en parlak yıldızlarının o ve bu sebeple takımla Türkiye'ye gelmediklerini duyduğum zaman bunun böyle olacağını anlamalıydım. Oysa ben o yakasındaki küçük nazar boncuğu, hilal şeklindeki kafasıyla "Bascat"ı ne kadar da görmek istiyordum her yerde.

Tamam tabi ki hiç haber yok değil ve tabi ki izleyenleri var biraz abarttım (ama o kadar da olur), ne de olsa en çok sevilen sporların başında yer alıyor basketbol, ama maalesef benim beklediğim kadar ilgili değil kimse. Buna üzülmemin ve buralara kadar taşımamın sebebi herhalde gurur duyacağım ve herkesin konuşağı bir olayı beklerken, çok da insanın FIBA'yı konuşmaması, her tarafta Türkiye haberlerinin geçmemesi olmalı. Neyse çıkmadık candan ümit kesilmez, belki Amerika finallere kalırlarsa, hele hele bir de biz de olursak, o zaman daha çok haberlere çıkarız :)

2 Eylül 2010 Perşembe

Geçtiğimiz hafta NY #4


Uzun bir aradan sonra yazdığım ilk blog yazım tabiki de NY'da bu hafta olmalı :) Aman da aman NY'da da neler olmuş neler diyebilecek kadar heyecanlı olmasa da, bu haftalar buralarda en çok bunlar konuşuluyor:


-Bütün sene bizi güldüren, heyecanlandıran, düşündüren ve hatta üzen dizilerimizin ve bu dizilerin favori karakterlerinin ödüllendirildiği Emmy ödülleri pazar akşamı sahiplerini buldu. Lost'un son kez ödül alabilecek olmasına rağmen aday olduğu her kategoriden elleri boş dönmesi sevenlerini üzerken, bana aynı Altın Kelebek ödüllerinin bir türlü Beyaz Show, Uğur Dündar ve Mehmet Ali Birand'dan başkasına verilmemesi gibi bir dümen mi var acaba bu işte fikrini düşündürdü. Istanbul'da herkesin IFW'den bunaldığı gibi benimde burada Emmy kırmızı halı kıyafetlerinden bunalmama sebep olan elbise yorumlarından ötürü, onlar hakkında bir satır yazmayıp/yazmak istemeyip, sadece en çok beğenilen kıyafetlerden birinin resmini koymakla yetiniyorum. Lost'a üzüldüğüm kadar sevindiğim bir ödülde, en sevdiğim dizilerden biri olan "The Big Bang Theory"nin Sheldon'u olan Jim Parsons'un komedi dizilerinde en iyi erkek oyuncu ödülünü alması oldu.



-Bu hafta başı US Open'ın açılışıyla başladı. Biletlerin hemen tükendiği maçlar, yazın son sıcaklarını yaşadığımız son akşamlara eğlence katıyor. 12 Eylül'e kadar sürecek olan turnuva tenis severlerin yüreklerini ağızlarına getirecek.


-Amerika'da en çok izlenen spor liglerinden biri olan "Football" sezonu önümüzdeki hafta açılacak. Özellikle sıkıcı olan pazartesi gecelerini renklendiren football sezonuyla bahis siteleri de bir o kadar renklenecek. Bana hala bizim "futbolumuzdan" sonra oldukça sıkıcı ve yavaş gelse de, "football" maçları Amerikalıları heyecanlandırmaya yetiyor.


-Bu haftasonu size daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi yazın bitme habercisi olan "Labor Day" haftasonu. İşyerlerinin pazartesi günü tatil olduğu, son yaz tatillerinin yapıldığı, yeni sezon ürünlerinin ilk kez, yaz sezonu ürünlerinin artık "gel gel ucuzluğa gel" modunda satıldığı indirimlerin olduğu keyifli bir haftasonu bizi bekliyor. Bu haftasonundan sonra artık NY'da yaz bitmiş sayılacak ve artık Cuma günleri erken çıkış saatleri tekrar geçe alınacak. Bu yaz gerçekten de ne kadar çabuk geçti :( demeden duramıyorum.


-NY'da son birkaç haftadır gündemi en çok meşgül eden konulardan biri "Ground Zero" olarak adlandırılan yerden (Yıkılan ikiz kulelerin olduğu bölge) 2 blok uzağa yapılması planlanan 10 katlı bir cami. Birçok Amerikalı bu cami inşaatine karşıyken, birçok kişi de buna karşı gelmenin Amerika'nın ana ilkelerinden biri olan "herkese eşit özgürlük hakları" ilkesine karşı olduğu görüşünde. Bu camiyle ilgili basında her gün çıkan yeni haberler, bu cami inşaatının gündemi daha çok meşgül edeceğini gösteriyor.


-Amerika'da en çok seyredilen yarışmalardan biri olan "Dancing with the Stars"ın 11. sezon yarışmacıları açıklandı. Seçim sonuçları kadar merakla beklenen yarışmacı listesinde kimler yok ki... Benim en çok dans ederken seyretmeyi merak ettiğim yarışmacılar: Michael Bolton (ne alaka yani bu adam romantik serseri yumuşak sesli, dinlerken düşündüren, düşündürürken ağlatan bir şarkıcıydı benim için), David Hasselhoff (Aman Allah'ım gerçekten çok inanılmaz, diycek laf bulamıyorum), Amerika'da en çok seyredilen reality showlardan biri olan MTV-"Jersey Shore"un baş karakterlerinden biri Mike ‘The Situation’ Sorrentino (Gerçekten seyredebilenler beni anlar, seyredemeyenlere de "the situation" adını boşuna almadı dersem herhalde yeterli olur -gerçi o isim ona kaslarından dolayı verilmiş ama siz gene de olay adam olarak düşünün :P), ünlü R&B şarkıcısı Brandy (yazık bu kıza yani kaç zamandır tekrar ünlü olmak için girmediği reality tv şovu kalmadı, hala bir tık ilerleme yok), Dirty Dancing'in meşhur kadın başrol oyuncusu Jennifer Grey (bakalım hala eskisi kadar güzel dans edebiliyor mu?). 20 Eylül'de başlayacak olan yarışma şimdiden gördüğü ilgiyle reyting rekorları kıracağa benziyor.


-Önümüzdeki hafta dünya moda dünyasının gözü New York Fashion Week için buraya çevrilecek. Aylardır hazırlıkları süren ve herkesin heyecanla beklediği moda haftasında kimler yok ki... 1 hafta sürecek olan moda haftasının en heyecanlı etkinliklerinden biri ise 10 Eylül akşamı gerçekleşecek"Fashion's Night Out" olacak. Alışverişleri arttırmak fikrinden yola çıkarak geçen sene ilk kez ve başarıyla gerçekleşen etkinlik boyunca bu sene de birbirinden ünlü birçok mağaza akşam 10-11'e kadar açık kalacak. Bu özel ve alışveriş dolu geçecek olan gecede her marka daha fazla müşteri çekebilmek için farklı farklı etkinlikler hazırlıyor.

1 Eylül 2010 Çarşamba

Dön Bebeğim, Ayrılık Böyle Uzun Sürmezkiiiii !



Uzun bir yaz tatili arasından sonra tekrar blogumun başına geçmeye karar verdim. Ne de olsa onca aylık yazılarımın bir emek hatrı var değil mi? Bir de baktım ki Haziran ortasından beri bir tek satır yazmamışım ve bugün olmuş size/bize 1 Eylül. Yazın iş yerlerinde bile işlerin ağırlaştığını ve azaldığını düşünürsek, bloguma bu süre içinde ara vermem çok da şaşılcak ya da üzülecek birşey değil diyerek kendimi avutuyorum. Bu süreye çok güzel bir yaz tatili, yatılı ev misafirleri, düğünler, kınalar, gezmeler, mangallar ve son olarak da Ramazanı sığdırdım. "Bu sene de yaz çok hızlı geçti" klişe lafını bu sene de söyleyebileceğim kadar hızlı geçen bir yazın ardından, aynı lisedeyken yeni sene okulların açılması için yaşadığım heyecanı bu Eylül için taşıyorum. Sanki yeni yayın dönemi, yeni sömestır başlıyor. Bu heyecanlı Eylül ayı ve sonrası "Resolution"larımdan biri de bundan sonra bloguma daha çok zaman ayırmak :) Heyecanla yazıcaklarımı bekliyorum !